Ad-Soyad: Genevieve Uranusé Black
Burç: Kova
Kişisel Özellikler: Genevieve fazlasıyla hırslıdır. Genevieve'ye Black ailesinin diğer üyelerinden farklı olarak acıma duygusu bahşedilmiştir. Yaratıcı bir ruha sahiptir, hayal dünyası geniş ve özgürlük düşkünü bir yapısı vardır. Çok inatçı, becerikli, çalışkan, başarılı ve kendine özgündür. Birbirinden farklı da olsa çok yeteneğinin bulunmasını çok büyük bir ayrıcalık olarak sayar. Eli her şeye yatkın olduğundan ve pratik zekasıyla da girdiği her işi halleder. Maceracı ruhlu ve çok meraklı olduğundan birçok işe bulaşır. Arkadaşlarına çok değer verir. Arkadaş konusunda da son derece seçicidir, Yoldaşlık'tan olanlara mikroplarmış gibi bakar. Kendisi Karanlık Taraf'tan olanları ayrısa da ayrımcılıktan ve adaletsizlikten nefret eder. Sevdiği herkese çok iyi davranırken sevmediklerine son derece kötü olabilir. Hazır cevap biridir, herkese laf yetiştirebilir. Fazlasıyla bencil ve kendisini beğenmiştir. Çoğu zaman onu kendisini överken yakalayabilirsiniz. Büyüleri çok kuvvetlidir, büyüleri çabuk öğrenir ve yapar. Çoğu zaman bir tilki gibi kurnaz ve sinsidir. Bazıları da sinirliyken onu şeytana benzetir. Onu sinir etmek isteyen pek kişi bulunmaz ve bundan kaçınırlar. Çocukluğunun etkilerinden dolayı kar aşığıdır. Kusursuz güzelliğinin farkındadır, ve bu onun büyük bir övünç kaynağıdır.
Örnek Rp:
Genevieve yüzüne vuran sıcak ışıkla gözlerini yeni güne açtı. Günün ilk bakışını da dağınık odasının üzerinde gezdirirken yaptı. Odası savaştan çıkmış gibiydi. Eskiden odasını annesi... Hayır, bunu düşünmek istemiyordu. Düşündükçe içini acıtmaktan başka bir işe yaramıyordu. Saat ilerlemiş öğlene yaklaşmıştı. Perdesi açık kalan pencereden gelen ve tahta zemine düşen güneş ışıkları tahtayı ısıtmıştı. Genevieve yalın ayaklarını zemine değdirdiğinde içine bir sıcaklık doluyordu. Yavaşça ve hantal adımlarla gardırobunun önüne gelip kısa şortunu ve tişörtünü çıkarttı. Yerine kot şartunu ve günlük bir tişörtünü geçirdi. Aynı hantallıkla aynanın önüne doğru yürüdü ve siyah bir lastik tokayla açık kahverengi, dalgalı saçlarını tepesinde topladı. Gözlerini aynadan şifonyerin üstüne doğru kaydırdı. Burası da darmadağınıktı. Takılar, taraklar, maşalar, tokalar ve daha birçok şey. Ama gözleri onları görmedi bir an, sadece içinde kardan adam olan küreyi görüyordu. Hani sallayınca içinde kar yağıyormuş gibi olan kürelerdendi. Soğuk küreyi eline aldı ve eli içerisinde çevirmeye başladı bu sürede sanki onu terkeden eski hatıralar yavaş yavaş bedenine dönüyordu. Yavaşça pencerenin yanına gitti ve pencere pervazına oturup dışarıyı seyretmeye başadı. Boş gözlerle bakıyordu dışarıya, bakıyor ama görmüyordu. Tek gördüğü şey eski anılarıydı. Eski ama güzel olan şeyler. Bebekliği, çocukluğu o saf, temiz ve eğlenceli günler, her şeyi eğlence sandığı günler, canının yandığından başka bir şeye üzülemediği günler ve annesiyle babası, hep onun yanında olan annesi ve babası. Bunları hatırlıyordu Genevieve. Sanki asırarca önceymiş ya da hiç olmamış gibi. Küreye tekrar baktı ve hızlıca salladı. Hareketsiz duran karlar birden havalandı. Genevieve'nin yanağından kocaman birkaç damla süzüldü. Genevieve'nin çocukluğunun simgesiydi kar. Nerede görse çocukluğu aklına gelirdi. Çocukken en sevdiği oyunlardan biriydi karda oynamak. Karı görse kimse onu tutamazdı. Yalınayak bile kara koşardı. Annesi ve babası da Genevieve'nin peşinden koşarlardı gülerek. O da en sonunda tabi ki yakalanırdı. Babası da onu bir kez havaya atıp tuttuktan sonra annesi ile sarılırdı ona. Gözyaşlarını tutmak bile istemiyordu. Gözyaşlarının yanına hıçkırıkları da eklenmişti. Yaz başından beri içinde tutuyordu tüm duygularını, yazdan buyana içine akıta akıta biriken gözyaşlarını şimdi dışına vuruyordu. Güçlü olmaya çalışmaktan bıkmıştı. Evet o ağlayıp duran bir bebek olmak istiyordu. Tekrar bebek olmak istiyordu. Annesinin onu sarmasını uyutmasını, basasıyla birlikte oyun oynamayı, tekrar tüm aile birlikte olmayı. Annesi ve babasının arasına girip uyumayı ve asla büyümemeyi. Hep annesinin yumuşacık kolları arasında kalmayı. Onu derin düşüncelerinden uyandıran kapı sesini duyduğu anda hemen gözlerini narin elinin tersiyle sildi ve küreyi arkasına koydu. Babasıydı gelen, babasına daha dikkatle baktı, annesi ile babası ayrıldıktan sonra babası çok zayıflamış ve gözündeki mor halkalarsız düşlenemez olmuştu. Evi çekip çeviren kadının annesi olduğu burdan anlaşılıyordu. O gidince tüm ayarlar kaymıştı. Odası eskiden hep düzenli olurdu ama son üç aydır bir kez bile toplanmamış hatta toplanması düşünülmemişti.
“Ben de seni uyandırmaya gelmiştim, ama sen uyanmışsın bile. O zaman kahvaltıya gel kızım. Kahvaltı hazır.” Genevieve üzüntüsünü zaten içine kapanmış olan babasına aktarmamak istiyordu. Yüzüne hemen yapmacık bir gülümsemeyi maske gibi yerleştirdi. Sesini son şirinlik derecesine ayarlamaya çalıştı, sanki çok mutluymuş gibi. Ama tüm bedeninin maskeler altında saklanmış olduğunun farkındaydı, maskeler sanki keskindi, o maskeleri her taktığında canı yanıyordu, ağlamamak ve gidip babasına sarılmamak için kendini zor tutuyordu. Şimdi o maskeleri babasında da görmüştü. Babası yaz boyu insan içine çıktığında da bu lanet maskeleri takmıştı. Onun için acıyordu ve onu üzmemek için ağlamıyordu ve ona laik bir kız daha doğrusu taş bebek oluyordu.
“Geliyorum hemen.” Dedi cıvıldayan bir sesle ve hoplaya hoplaya çıktı kapıdan. Aşağıda hizmetkarların kazırladığı bir sofra vardı. Yemekler, yiyecekler mükemmeldi ama sofrada artık eskisi gibi bir neşe yoktu. Evdeki neşeyi de kendisi gibi götürmiüştü annesi. Bir kişi ne kadar da şey değiştirebiliyordu. Hayat dolu babasının bedeninden eser yoktu sadece, ölüp gitmiş bir ruh vardı, bedeni ise hala yaşıyordu, bedeni ise maskelere sığınacak kadar acizdi.
Kahvaltının ortasında beklenen baykuş gelmişti. Okul malzemelerinin belirten mektuptu bu ve Hogwarts'tan gelmişti. Babasının gelmesini istemeyecekti Genevieve, maskelerle canını biraz daha acıtmak istemiyordu, odasında kalıp maskesini bir kenara fırlatmasını istiyordu. Bir hizmetkarı ile gidecekti. İçinden ne kadar kısa olurssa o kadar iyi diye geçiriyordu. Çünkü boşanmayı bilenlerin ona acıyarak bakmasından nefret ediyordu. Acınacak halde değildi. Tüm yaz boyunca kendi kendine bile ağlayamamışsa onlara ağlamasına hiç gerek yoktu. Sadece bundan söz etmesinler yeterdi.
Ayrılış Günü
Genevieve eşyalarını doldurduğu kocaman sandığın üzenine oturmuş babasını bekliyordu. Bir de kadınlara zor hazırlanıyor derlerdi. Niyahet babası görünmüştü kapıdan. Genevieve babasına gülümsedi.
“Bakıyorum da bugünün şerefine çok şık olmuşsunuz." Muggleların arasına gideceği için babası muggle kıyafetleri giymişti. Muggleların giyinişi hakkında ufak bir fikri olmayan adam ne kadar şıktı. Altına bir kot giymişti, üstünde ise sitah bir tişört vardı. Hava soğumaya başlamıştı birden bu yüzden üzerine de açık kahverendi kadifeden bir ceket giymişti. Gözlerinde siyah gözlük, ayağında ise siyah spor ayakkabılar vardı. Genevieve babasının yanında kendini paspal hissetti birden. Babasının yanağından bir makas aldı Genevieve dayanamayıp. Babası da kızının bu deli hareketine güldü. Genevieve babasının sonunda eski günlerine döndüğünü hissetmeye başlamıştı. Genevieve de kendini toparlamı ve artıknormal haline gelmişti. Bu yaz sanki hiç yaşanmamış gibiydi. Uzun bir dönem boyunca da baba kız kalacaklardı. Bu yaz sayesinde buna bayağı alışmışlardı.
Sonunda arabaya binebilmişlerdi ve yola çıkmışlardı. Peron 9 ¾' i daha önceki yıllardan biliyordu bu yüzden şaşırılacak yını yoktu. Bu yıl giderken heyecan değil üzüntü duymalıydı. Ama bu üzüntüyü kalbinin her köşesinde arıyor ama bulamıyordu. Tüm kalbini mutluluk sarmıştı. Kısa zamanda King's Cross'a geldiler. İşte okuluna gideceği trenin yolu görünmüştü. Babası ile birlikte duvardan geçtiler. İnsan bu duvardan geçerken içine bir ürperti oluyordu, sanki duvara çakılman gerekiyordu, bir yanlışlık olduğunu düşünüyordunuz. Sağ salim duvardan geçtiklerinde babasına göz ucuyla baktı, gözleri dolmuştu zavallı babacığının. Kocaman evde yalnızdı artık. Buna dayanmak zordu. Eskiden neşe saçan mavi gözlerine aynı babasının maviliğinde olan gözlerini dikti.
“Herşey eskisi gibi olabak baba, asla üzülme.” Babası kızına sarıldı hemen. Genevieve gözlerinden akan yaşları durduramadı. Kocaman damlalar Babasının ceketine akıyordu, ceket ise ilk danlaları almaktan kaçınıyordu, öylece duruyordu damlalar ama sonradan gelen diğer damlalar yüzünden damlaları içine almak zorunda kalıyordu. Babası Genevieve'nin yüzünü avuçları arasına altı. Yaz boyunca gülümsemediği şekilde gülümsedi. Bu gülümsemeyi bebekliğinden hatırlıyordu. İşte babası geri gelmişti.
“Biliyorum, ve bu düzelmenin hepsi senin sayende olacak. Sen bana karşı çok anlayışlıydın Geneveieve.” diyip durakladı babası. Genevieve de bir yandan ağlamasını dindirirken bir yanda da gülümsüyordu. “Ve kimse bu halini görmeden ve bu yaşa gelmiş de hala sulugözlük yapıyor demeden gözyaşlarını silsen iyi olacak.” Dedi babası eski samimiyetiyle. Genevieve'nin solgun yüzü birden aydınlanmıştı. Yüzüne kocaman bir gülümseme yayarak gözlerini sildi. Artık gitme vakti gelmişti. Babası az önce gözyaşlarından ıslanmış olan ve bu yüzden daha da yumuşaklaşmış olan kızının ynağına bir öpücük kondurdu. Tren bu sırada düdüğünü öttürdü. Bu kalkmaya başlayacağının işaretiydi. Genevieve zorla babasından ayrılarak tren kapısına koştu. Trene atlamasıyla kapılar kapandı ve Genevieve babasını göremez oldu. Koşarak rastgele bir kompartımandan içeri girdi ve pencereye yapıştı. Babasını son anda gördü ve tren dönüp babasını görmesini engelledi. Genevieve hala yüzündeki kocaman gülümsemesiyle ayrılırken arkasında “Annesi ve babası daha bu yaz ayrılan bir çocuk için ne kadar da mutlu. Sanki ayrılmalarına sevinmiş gibi.” tarzı söylentileri bırakmıştı. Ne çektiğini kimse bilemezdi ve bilmesi de gerekmiyordu. Gezinerek arkadaşlarının olduğu kompartımanı buldu ve aralarına oturdu. Eskisi gibi espriler yaparak ortalığı neşelendirmeye başladı. Artık her şey eskiye dönmüş gibiydi.
Ad-Soyad: Genevieve Uranusé Black
Örnek Rp: bknz (örnek rp)